ISSN 2149-0287
Boğaziçi Tıp Dergisi - Bosphorus Med J: 7 (1)
Cilt: 7  Sayı: 1 - 2020
ORIJINAL ARAŞTIRMA
1. 
Uçuş Personelinde Sigara Bağımlılığı ve Uçuş Sırasında Nikotin Eksikliği ile Başa Çıkma Yöntemleri
Cigarette Addiction in Flight Personnel and Coping Methods with Nicotine Deficiency during Flight
Gülay İlkhan Daşdemir, Hakan Çelikhisar
doi: 10.14744/bmj.2019.79553  Sayfalar 1 - 10
GİRİŞ ve AMAÇ: Kabin memuru, pilot ve diğer uçuş ekibi personelinde sigara ile ilgili çalışmalar sınırlıdır. Uçuş sırasında sigara içmek yasaktır. Bu araştırmada, özellikle uzun uçuşlarda sigara içen ve içip bırakan uçuş personelinin sigarayla ilişkili alışkanlıklarını ve uçuş sırasında nikotin eksikliğine bağlı en sık hangi semptomları yaşadıklarını, bu durumla nasıl başa çıkmaya çalıştıklarını yaptığımız anketle değerlendirmek istedik.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada, ülkemizde Mayıs ile Temmuz 2019 tarihleri arasında farklı havayollarında yurtiçi ve yurtdışına uçuş yapan, kabin memuru, pilot ve diğer uçuş ekibine, yaklaşık üç aylık sürede, birden fazla şıklı anket yapıldı. Anket, mail aynı zamanda İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı ile İzmir Adnan Menderes havalimanlarında basılı evrak şeklinde onayları alındıktan sonra gönüllülük esasına göre yapıldı. Sigara kullanma kriteri olarak günde en az bir sigara içiyor ya da içmiş olmak; bırakmış olma kriteri olarak da bir yıl süreyle hiç sigara içmemiş olmak kabul edildi.
BULGULAR: Çalışma toplam 263 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların %18.3’ü uçuş esnasında nikotin eksikliği hissetmekte, %9.9’u nikotin eksikliğini sıklıkla hissetmekte, %47.5’i ise bazen hissetmekte, %24.3’ü ise nikotin eksikliği hissetmemekteydi. Uçuş esnasında nikotin eksikliğini hissetmeye en fazla etki %36.9 oran ile çay kahve vb sigarayı hatırlatan ritüeller idi. Bunu %34.6 oranı ile uzun uçuş süresi takip etmekteydi. Katılımcıların %52.1’i nikotin eksikliği ile yeme-içme atıştırma yaparak başa çıkmakta, %35’i baskılayarak, %9.1’i nikotin bandı takarak başa çıkmaya ça-lışmaktadır.Nikotin eksikliğine bağlı davranış şekli olarak, en sık yeme arzusu gözlenirken bunu sıra-sıyla huzursuzluk ve konsantrasyon eksikliği takip ediyordu.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Uçuş personelinde sigara bağımlılığı önemli bir sorun olup çalışanları gerek verimlilik gerekse psikolojik olarak zorlayabilir. Bu tanımlı özel grup içinde yaptığımız araştırma tütün bağımlılığı ile baş etme yöntemlerini incelemeyi amaçlamış olup benzer spesifik gruplar için başarılı tütün kontrol ve terk yöntemlerinin geliştirilmesi amacıyla araştırmalara ihtiyaç vardır.


2. 
Pediatrik Travma Vakalarının Analizi: Karakteristikleri ve Skor Sistemlerinin Rolü
Analysis of Pediatric Traumas: Characteristics and the Role of Scoring Systems
Hasan Aldinç, Cem Gün
doi: 10.14744/bmj.2019.32932  Sayfalar 11 - 15
GİRİŞ ve AMAÇ: Travma, başlıca çocukluk çağı sağlık problemlerindendir ve çoğunluğu önlenebilir özelliktedir. Travma olgularında, mortalite ve morbiditeye belirgin bir şekilde etki eden çeşitli etiyolojik faktör sayılabilir. Travma hastalarını değerlendirmek için birçok skor sistemi geliştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, pediatrik travma hastalarında kullanılan skor sistemlerinin birbirlerine üstünlüğünü incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu retrospektif çalışma, Acil Servis başvuru sayısı yıllık 200.000 hastanın üzerinde olan bir özel hastanede yapılmıştır. Bu çalışmada, iki yıl boyunca, 0-18 yaş arası travma ile acil servise başvuran 20314 hasta tarandı ve hastaneye yatırılan 251 tanesi retrospektif olarak incelendi. Demografik, etiyolojik ve klinik özellikler ile birlikte beş travma skor sistemi (Yaralanma Ciddiyeti Skoru, Revize Travma Skoru, Travma Revize Yaralanma Ciddiyeti Skoru, Pediatrik Glasgow Koma Skoru, Pediatrik Travma Skoru) analiz edildi.
BULGULAR: Olguların yaş ortalaması 6.8±5.4 yaş idi. Olguların 86.9%’u künt travma, 46.9%’u izole kafa travması idi. En sık görülen travma tipi, yüksekten düşme (57.3%) idi. Bunu 25.8% ile trafik kazaları takip ediyordu. Hastaların ortalama Pediatrik Travma Skoru 9.41±1.32, ortalama Glascow Koma Skoru 14.79±0.88, ortalama Yaralanma Ciddiyeti Skoru 7.74±8.44, ortalama Revize Travma Skoru 7.84±0, ortalama Travma Revize Yaralanma Skoru (Künt) 98.45±7.71 ve ortalama Travma Revize Yaralanma Skoru (Penetran) 98.61±6.90 olarak bulundu. Yoğun Bakım ve Acil Servis Gözlem yatış süreleri sırası ile ortalama 2.6±3.1 ve 1.9±2 gün, toplam hospitalizasyon süre ortalaması ise 2.2±2.7 gün idi. Hastaneye yatış süreleri, travma skorları ve pozitif görüntüleme bulguları ile korelasyon göstermekteydi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Acil serviste yatan hastaların ilk değerlendirmesi sırasında klinik ciddiyeti ve gerekli tedaviyi öngörmede travma skorlarının olumlu rolü tespit edildi. Yaralanma Ciddiyeti Skoru ve Travma Revize Yaralan ma Ciddiyeti Skoru'nun hastaların hastanede kalma süresini saptamakta diğer skor sistemlerine göre üstün olduğu tespit edildi.

3. 
Akut İskemik İnme Olgularında Mikroalbuminüri
Microalbuminuria in Patients with Acute Ischemic Stroke
Deniz Çelebi Sicimoğlu, Eren Gözke, Pelin Doğan Ak
doi: 10.14744/bmj.2019.44127  Sayfalar 16 - 20
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada akut iskemik inme (Aİİ) olgularında risk faktörü olarak mikroalbumin (MA) değerlerinin incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Aİİ inme tanısı ile hastaneye yatırılan ve yaş ortalaması 69.42±11.9 olan 30 hasta (19 kadın, 11 erkek) çalışmaya alındı. Hastalarda 24 saatlik MA düzeyi bakıldı. Mikroalbumin değerleri 30 mg/gün’den daha düşük ise normal, 30-300 mg/gün arasında ise yüksek olarak kabul edildi. Bulgular yaş ortalaması 64.92±14.2 olan 30 sağlıklı kişi (16 kadın, 14 erkek) ile karşılaştırıldı.
BULGULAR: Hasta ve kontrol grubunda yaş ortalaması ve cinsiyet dağılımı yönünden anlamlı fark saptanmadı. Mikroalbumin düzeyi yönünden hasta grubunda anlamlı bir yükseklik vardı. Aİİ olgularında mikroalbuminüri 23 olguda (%76.6) mevcuttu. Hipertansiyon 16 (%53.3), diyabet 9 (%30.1), eski iskemik inme 5 (%16.6), hiperkolesterolemi 18 (%60.2), alkol kullanımı 10 (%33.3) ve sigara öyküsü 12 olguda (%40.7) saptandı. Hipertansiyon, diyabet, eski iskemik inme, ve sigara kullanımı olan olgularda mikroalbüminüri görülme oranı istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Kontrol grubunda sadece 2 olguda (%6.3) mikroalbuminüri düzeyi üst sınırın hafif üstünde saptandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Elde edilen bulgular Aİİ’de mikroalbuminüri varlığının bir risk faktörü olduğunu desteklemektedir.

4. 
Kronik Hepatit B ve C Enfeksiyonu Olan Hastalarımızın Tedavi Sonuçlarının Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi
Retrospective Evaluation of the Treatment Results of Patients with Chronic Hepatitis B and C Infections
Servet Öztürk, Nesrin Turker
doi: 10.14744/bmj.2020.41033  Sayfalar 21 - 27
GİRİŞ ve AMAÇ: Hepatit B ve Hepatit C enfeksiyonları kronik karaciğer hastalığına bağlı ölümlerin majör nedenleridir. Uzun dönem sirozu ve hepatoselüler karsinomu azaltmada tedavi çok önemlidir. Biz bu çalışmamızda hepatit B ve C tedavisi verdiğimiz hastalarımızdaki gerçek yaşam verilerini saptamayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: İzmir’de bir eğitim ve araştırma hastanesi enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji polikliniğinde Mayıs 2007 ile Aralık 2008 tarihleri arasında tedavisine başlanan 30 kronik hepatit B (KHB), 21 kronik hepatit C (KHC) hastası retrospektif olarak incelendi.
BULGULAR: Kronik hepatit B hastalarımızda 48 haftalık pegileinterferon tedavisine virolojik yanıt oranı %57 olarak saptandı. Ancak tedavi sonu virolojik yanıt gelişen hastaların %85’inde 1 yıl içerisinde biyokimyasal ve virolojik alevlenme nedeniyle oral antiviral tedavilere geçildi. Pegileinterferon tedavisi alan 14 hastadan 2’sinde HBeAg serokonversiyonu gelişirken, 11’inde oral antivirallere geçildi. Bir hastada ise virolojik ve biyokimyasal süpresyon sağlandı. Entekavir ve tenofovir tedavisi alan hastalarda ise tedavinin 48. haftasında virolojik yanıt oranları sırasıyla %91, %100 olarak saptandı. Pegile interferon ve ribavirin tedavisi alan 21 kronik hepatit C hastasında hızlı virolojik cevap oranı %71, erken virolojik cevap oranı %100 iken kalıcı virolojik yanıt %100 olarak saptandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kronik hepatit B hastalarında pegile interferon tedavisinin, sadece HbeAg (+), düşük viral yük ve yüksek ALT düzeylerine sahip seçilmiş hasta gruplarına, yüksek yan etki potansiyeli düşük tedavi yanıtı nedeniyle verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. KHC’li hastalarda günümüzde direk etkili antiviraller (DAA) yüksek kalıcı virolojik yanıtlar ve yan etkilerin çok daha az olması nedeniyle önerilen tedaviler olmakla birlikte; özellikle gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde DAA ilaçların yüksek maliyeti nedeniyle seçilmiş hastalarda ribavirinle kombine pegileinterferon alfa 2a veya 2b tedavisi alternatif olarak düşünülmelidir.


OLGU SUNUMU
5. 
Nadir bir Düşük-grade Fibromiksoyid Sarkom Rekurrensi ve Mortalitesine Ait Vaka Sunumu
A Case Report of the Recurrence of a Rare Cardiac Low-Grade Fibromyxoid Sarcoma and Mortality
Emre Özdemir, Mustafa Karaca, Fülya Çakalağaoğlu Ünay
doi: 10.14744/bmj.2019.39206  Sayfalar 28 - 31
Kardiyak tümörlerin çoğunun iyi huylu olması nedenli, malign tümorler gözden kaçabilmektedir. Bu yazıda, dispne yakınması ile, sol atriyumda düzgün şekilli kitle tanısı olan, bir bayan hastanın sunumu yapılmıştır. Cerrahi eksizyondan sonra, frozen-kesit bakıda, ön tanı olarak hemanjiyoendotelyoma tanısı alan hastanın, operasyonu mitral kapak replasmasnı ile sonlandırılmıştır. Takibinde patolojik tanı olarak immunohistokimyasal bakı sonrası düşük-grade fibromiksoyid sarkom, operasyondan üç ay sonra tekrar dispne ile hospitalize edilmiştir. Ekokardiyografide aynı bölgede, tüm atriyumu dolduran, 45 x 24 mm boyutlu dev kitle saptanmıştır. Hasta takibinde hemaodinamik kolabs ile kaybedilmiştir. Kardiyak tümörlerin daha sık iyi huylu olduğu fikri, malign kitlelerin gözden kaçmasına neden olabilir. Vakaya bir dahiliye uzmanının bakış açısıyla, her kalp tümörünün - benign-malign olma lehineözellikleri, kalp ameliyatından önce hem klinik hem de görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilmesi bu sorunu engelleyebilir.

6. 
Parastomal Herni Onarımı ve Prolapsus Nedeniyle Yapılan Rezeksiyonda Kolon Kanseri Nüks İhtimali: Nadir Bir Olgu Sunumu
Probability of Colon Cancer Recurrence in Parastomal Hernia Repair and Resection for Prolapse: A Rare Case Report
Orhan Aras
doi: 10.14744/bmj.2020.73745  Sayfalar 32 - 33
Rektum kanseri nedeniyle yapılan abdomnoperianal rezeksiyon sonrası nüksler en sık pelviste görülmektedir. Bu hasta grubunda parastomal herni gelişme ihtimali yüksektir. Parastomal herni tamirinde bazen rezeksiyon ihtiyacı olup çıkarılan kolon segmenti ise patologlar tarafından incelenmektedir. Literatürde nadir rastlanan parastomal herni pyesinde tesadüfen saptanan nüks olgusunu paylaşmak istedik.

7. 
IL-17 İnhibisyonuyla Başarı ile Tedavi Edilen Paradoks Psoriyazis Olgu Sunumları
Successful Treatment of Paradoxical Psoriasis with IL 17 Inhibition: Case Reports
Gamze Gül Güleç, İlknur Aktaş, Feyza Ünlü Özkan, Nurdan Yurt, Eylem Emel Arıkan
doi: 10.14744/bmj.2020.74755  Sayfalar 34 - 37
Anti tümör nekrosis faktör (TNF) tedavi başlandıktan sonra görülen yeni başlangıçlı psoriyatik cilt lezyonlarına veya mevcut psoriyazis varlığında psoriyatik cilt lezyonlarında kötüleşmeye paradoksal psoriyazis (PPs) denir. Anti-TNF tedavi alan hastaların %2-5’inde görülür (1). Anti-TNF’lerin ortak bir yan etkisidir ve anti-TNF ajanların endike olduğu tüm hastalıklarda ortaya çıkabilir (2). Tedavi başlangıcından birkaç gün ya da yıllar sonra görülebilir. Anti-TNF tedavinin kesilmesi, biyolojik ajanın değiştirilmesi veya devam edilerek adjuvan tedavi eklenmesi tedavi seçenekleri arasındadır. İnterlökin-17 inhibisyonu ile PPs'de ve romatolojik hastalık aktivitesinde azalma sağlanabilmektedir. Bu yazıda PPs gelişen üç olgunun tedavi süreçlerini ve secukinumab tedavisi ile sağlanan remisyonu tartışmayı amaçladık.

LookUs & Online Makale