ISSN 2149-0287
Boğaziçi Tıp Dergisi - Bosphorus Med J: 11 (2)
Cilt: 11  Sayı: 2 - 2024
ÖN SAYFALAR
1. 
Ön Sayfalar
Front Matter

Sayfalar I - X

ORIJINAL ARAŞTIRMA
2. 
Spondilartropatiler İrritabl Bağırsak Sendromunda Artışa Neden Olur Mu?
Does Spondylarthropathy Cause an Increase in Irritable Bowel Syndrome?
Sibel Süzen Özbayrak, Berna Günay, Nilgün Mesci, Duygu Geler Külcü
doi: 10.14744/bmj.2024.09825  Sayfalar 31 - 39
GİRİŞ ve AMAÇ: Psoriatik Artrit (PsA) ve Ankilozan Spondilit (AS) hastalarında IBS ve gastrointestinal semptomların sıklığını belirlemek ve ayrıca yeme alışkanlıkları, uyku bozukluğu ve depresyonun gastrointestinal semptomlar üzerindeki etkilerini araştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya AS ve PsA olguları ile bu hasta grubuna yaş ve cinsiyet olarak uyumlu kontrol grubu dahil edildi. Hastaların demografik bilgileri kaydedildi, hastalık aktiviteleri değerlendirildi. Tüm hastalara ROME III kriterleri ve İrritabl Bağırsak Sendromu Yaşam Kalitesi anketi kullanılarak IBS semptomları sorgulandı. Gastrointestinal Semptom Derecelendirme Ölçeği, Beck Depresyon Envanteri, Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi ve Sağlıklı Beslenmeye Yönelik Tutum Ölçeği de kullanıldı.
BULGULAR: IBS sıklığı ve gastrointestinal semptomlar açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Beck Depresyon Envanteri ve Sağlıklı Beslenmeye Yönelik Tutum Ölçeği açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Grup analizlerinde, IBS ile gastrointestinal semptomlar ve depresyon, yeme alışkanlıkları veya uyku bozukluklarının varlığı arasında herhangi bir bağlantı bulunamadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: AS ve PsA'da IBS ve gastrointestinal semptomların sıklığında artış görülmedi. Ayrıca AS ve PsA hastalarında uyku bozukluğu, yeme alışkanlıkları ve depresyon skorları arasında korelasyon bulunamadı.

3. 
Genç Kriptojenik İnmelerde En Sık Görülen Etyolojiler ve RoPE Skoru ile İlişkileri
The Most Common Etiologies in Young Cryptogenic Strokes and Their Relationship with RoPE Score
Leyla Ramazanoğlu, Beyza Karagöz, Işıl Kalyoncu Aslan
doi: 10.14744/bmj.2024.35219  Sayfalar 40 - 46
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, genç kriptojenik inme hastalarında altta yatan etyolojileri ve bunların Risk of Paradoxical Embolism (RoPE) skoru ile ilişkisini belirlemek için tasarlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada, Mayıs 2021 - Mayıs 2023 tarihleri arasında nöroloji kliniğimizde geçici iskemik atak (GİA) / iskemik inme tanısı ile tedavi gören 1434 hasta arasından, 18-50 yaş aralığındaki 121’i retrospektif olarak gözden geçirildi. Hastaların demografik özellikleri, geçmiş tıbbi öyküleri, başvurudaki ve 24. saat National Institutes of Health Stroke Scale (NIHSS) skorları, enfarkt lokalizasyonu, hastanede kalış süresi ve 90. gün modifiye Rankin skoru (mRS) değerlendirildi. Özgeçmişlerinde kronik hastalık öyküsü olmayan, Trial of Org 10172 in Acute Stroke Treatment (TOAST) sınıflamasına göre kriptojenik inme kabul edilen 48 hasta için RoPE skorları hesaplandı.
Çalışma protokolü hastane etik kurulu (2023/84) tarafından onaylandı.
BULGULAR: Yaş ortalaması 38.90 olup hastaların %66.7’si erkekti. Başlangıç NIHSS skoru ortalama 4.65, en sık inme lokalizasyonu (%64.6) MCA sulama alanıydı. Etyolojide en sık %37.5 oranında Patent Foramen Ovale (PFO) saptandı. RoPE skoru >7 ve <7 olarak gruplandırılarak TOAST etyolojisi, başvurudaki NIHSS ve 24. saat NIHSS, hastanede yatış süresi ve 90. gün mRS ve PFO kapatılması arasındaki ilişki değerlendirildi (p=0.381, p=0.509, p=0.447, p=0.591, p=0.884, p=0.500).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda RoPE skoru >7 olan hastalarda en sık saptanan neden PFO idi. RoPE skoru ile PFO kapatılma arasında anlamlı ilişki bulunmadı. PFO dışındaki nedenler ile RoPE skoru arasında anlamlı ilişki bulunmadı. Kriptojenik inmelerde RoPE skoru ile değerlendirmenin etkili olabileceği düşünülmekle birlikte PFO dışı etyolojileri saptama açısından ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

4. 
Parkinson Hastalığı'nda İnflamatuar İndekslerin Motor Olmayan Semptomlar Üzerindeki Etkisinin Araştırılması: Bir Ön Çalışma
Exploring the Impact of Inflammatory Indices on Non-Motor Symptoms in Parkinson's Disease: A Preliminary Study
Esma Kobak Tur, Eren Gözke
doi: 10.14744/bmj.2024.82787  Sayfalar 47 - 53
GİRİŞ ve AMAÇ: Ortaya çıkan kanıtlar, mikroglial aktivasyon ve kan-beyin bariyeri hasarının, periferik ve santral immün sistem yanıtlarını birbirine bağlayarak Parkinson hastalığında (PH) inflamasyonu şiddetlendirdiğini göstermektedir. Nötrofil/lenfosit oranı (NLR) ve nötrofil/yüksek yoğunluklu lipoprotein oranı (NHR) gibi periferik inflamatuar belirteçlerin PH’da motor olmayan semptomları nasıl etkilediğini değerlendirmeyi amaçlıyoruz.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışma, 100 hasta ve 100 sağlıklı kontrolden oluşmaktadır. Bilişsel bozukluğu değerlendirmek için standartlaştırılmış Mini Mental Durum Testi (MMSE) kullanılırken, motor olmayan semptomların tespitinde Non-Motor Semptomlar Ölçeği (NMSÖ) kullanılmıştır. NMSÖ'ye göre hastalar hafif, orta, şiddetli veya çok şiddetli semptomlara sahip olarak kategorize edildi. Nötrofil-lenfosit oranı (NLR), trombosit-lenfosit oranı (PLR), nötrofil-HDL oranı (NHR) ve sistemik immün inflamatuar indeks (SII) değerleri hastaların periferik kan örneklerinden hesaplandı ve kontrol grubu ile karşılaştırıldı.
BULGULAR: Hastaların ortalama MMSE skoru 20.57±4.09 olup, kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşüktü (p<0.05). NMSÖ sınıflandırmasına göre, hastaların %9'u hafif, %30'u orta, %26'sı şiddetli ve %25'i çok şiddetli motor olmayan semptomlara sahipti. NMSÖ alt grupları ile inflamatuvar indeksler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon gözlenmedi. Kontrol grubuna kıyasla, hasta grubunda NLR, NHR ve SII seviyeleri anlamlı derecede daha yüksek, HDL ve trigliserit seviyeleri ise anlamlı derecede daha düşüktü (p<0.05). ROC analiz sonuçlarına göre, NHR değeri, 0.816'lık bir eğri altı alan (AUC) ve %95 güven aralığı (CI) ile (0.757-0.876) PH için mükemmel bir ayırt edici oldu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bulgularımız inflamatuvar indekslerin motor olmayan semptomlar üzerindeki etkisini desteklemese de, dislipidemi ve inflamasyonun hastalığın patofizyolojisinde bir rol oynadığını düşündürmektedir.

OLGU SUNUMU
5. 
Nuck Kanalı Kisti: Çok Nadir Bir Tanı
Cyst of the Canal of Nuck: A Very Rare Diagnosis
Birol Ağca, Mehmet Timuçin Aydın, Yasin Güneş, Iksan Taşdelen, Nuriye Esen Bulut, Adnan Somay, Bedirhan Çoruhlu, Mehmet Mahir Fersahoğlu, Kemal Memişoğlu
doi: 10.14744/bmj.2024.86094  Sayfalar 54 - 56
Nuck kanal hidroseli, Nuck kanal kisti ya da kadın hidroseli olarak adlandırılmaktadır. Klinikte çok nadir görülen ve sıkça yanlış tanı konulan bir durumdur. Kasık fıtığı birlikteliği tanıyı daha da zorlaştırır. 45 yaşında, sağ kasıkta şişlik ve ağrı tarifleyen hastanın geçirilmiş karın, pelvik cerrahi ve travma öyküsü yoktu. Fizik muayenesinde sağ kasık bölgesinde redükte edilebilen bir kitle tespit edildi. Yüzeyel kasık ultrasonografisinde 60x17 mm boyutunda anekoik bir lezyon izlendi. Manyetik rezonans görüntülemede ise 23x19x46 mm ölçülerinde kistik bir lezyon izlendi. Hastaya laparoskopik total ekstraperitoneal (TEP) ameliyat ile kist eksizyonu ve fıtık onarımı uygulandı. Kistin histopa-tolojisinde, multiloküle yüzeyi, tek sıralı ve yer yer birkaç sıralı proliferasyon içeren mezotelyal yapıda döşeyici hücreler içeren kistik lezyon saptandı. Nuck kanalı kistlerinin standart bir tedavi yöntemi yoktur. Kadın hidrosellerinde aspirasyon veya skleroterapi gibi konservatif tedavi seçenekleri bildirilse de, kist ligasyonu ile veya kist ligasyonu olmadan hidroselektomi önerilmektedir.

6. 
Meige Sendromu (Orofasial Distoni ile Blefarospazm): İki Vaka Raporu
Meige Syndrome (Blepharospasm with Orofasial Dystonia): Two Case Reports
Hatice Ferhan Kömürcü
doi: 10.14744/bmj.2024.53336  Sayfalar 57 - 59
Meige sendromu, çene, dil ve göz çevresindeki kasların istemsiz kasılmaları ile karakterize, nadir görülen bir hareket bozukluğudur. İdiyopatik ya da altta yatan bir nedene sekonder olarak ortaya çıkabilir. Burada, primer ve sekonder Meige sendromu tanısı alan iki olgu rapor edilmiş olup; klinik bulguları ve tedavi yaklaşımları ile ilgili literatür gözden geçirilmiştir.

7. 
Herhangi bir Radyolojik Kanıt Olmadan Araç İçi Trafik Kazasına İkincil İzole Üçüncü Kraniyal Sinir Felci
Isolated Third Cranial Nerve Palsy Secondary to in-Vehicle Traffic Accident Without any Radiological Evidence
Ceren Erkalaycı, Özge Akın Gökçedağ, Çisil İrem Özgenç Biçer, Eren Gözke
doi: 10.14744/bmj.2024.64426  Sayfalar 60 - 64
Okülomotor sinir, on iki kraniyal sinirden birisidir ve minör kafa travmasını takiben izole hasarı nadir görülen bir durumdur. Bu hasarın olası nedenleri arasında kafatası kırığı, anevrizma, subaraknoid kanama, karotiko-kavernöz fistül veya travmatik beyin sapı patolojileri olabilir; ancak her zaman klasik radyolojik görüntüleme teknikleriyle gösterebileceğimiz bu şekilde büyük patolojiler olmayabilir. Biz de acil servimize hafif bir trafik kazasını takiben oluşan sol total okülomotor sinir felcinin sebep olduğu diplopi nedeniyle başvuran 36 yaşındaki sağlıklı kadın hastamızı sunduk. Klasik görüntüleme yöntemlerimiz normal sınırlarda saptandı. Literatür taramamıza göre, okülomotor sinirin posterior petroklinoid ligaman seviyesindeki minör patolojik değişikliği bu klinik senaryonun arkasındaki neden olabilir; ancak bu tür minör değişiklikleri ortaya çıkarmak için daha yüksek çözünürlüklü Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) tekniklerine ihtiyacımız vardır.

LookUs & Online Makale