ISSN 2149-0287
Boğaziçi Tıp Dergisi - Bosphorus Med J: 10 (2)
Cilt: 10  Sayı: 2 - 2023
ÖN SAYFALAR
1. 
Frontmatters

Sayfalar I - VIII

ORIJINAL ARAŞTIRMA
2. 
Huzursuz Bacak Sendromunda Depresyon ve Uyku Kalitesi
Depression and Sleep Quality in Restless Legs Syndrome/Willis-Ekbom Disease
Ceyhun Sayman, Murat Fatih Pul, Buse Rahime Hasırcı Bayır
doi: 10.14744/bmj.2022.04909  Sayfalar 65 - 70
GİRİŞ ve AMAÇ: Huzursuz bacak sendromu (HBS; diğer adıyla Willis-Ekbom hastalığı) iyi bilinen sensörimotor bir bozukluktur. Hasta bireylerde uyku fragmantasyonu sonucunda yaşam kalitesi etkilenmiş, anksiyete ve depresyon görülme sıklığı artmıştır. Bu çalışmanın amacı, HBS'nin uyku kalitesi, psikososyal yaşam üzerindeki etkileri ve hastalık şiddeti ile ilişkisini ortaya çıkarmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Uluslararası Huzursuz Bacak Sendromu Çalışma Grubu tanı kriterlerine göre, toplam 122 hastaya HBS tanısı konuldu. Tüm katılımcıların sosyodemografik veri formu, Uluslararası Huzursuz Bacak Sendromu Çalışma Grubu Şiddet Ölçeği, Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PSQI), Epworth Uykululuk Ölçeği (EUI) ve Beck Depresyon Envanteri (BDI) nöroloji uzmanları tarafından dolduruldu. Depresif belirtilerin sıklığı, gündüz aşırı uykululuk hali ve kötü uyku kalitesi karşılaştırmalı olarak incelendi.
BULGULAR: Uluslararası Huzursuz Bacak Sendromu Çalışma Grubu kriterlerine göre, primer HBS tanısı almış 122 hasta (94’ü [%77] kadın, 28’i [%23] erkek) çalışmaya dahil edildi. Hastaların 19'unda (%15,5) HBS şiddet düzeyi hafif-orta, 65'inde (%53,2) şiddetli, 38'inde (%31,2) çok ciddi olarak tespit edildi. HBS hastalarının Beck Depresyon Envanteri ortalama puanı 15,2±9 ve HBS hastalarının Epworth Uykululuk Ölçeği ortalama puanı 5±3,7 olarak bulundu. Hastalığın şiddetine göre belirlenen gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. HBS hastalarının Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi puan ortalaması 9,5±3,8 olarak bulundu. Hastalığın şiddetine göre belirlenen gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı. Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksinde HBS hasta grupları arasında özellikle uyku süresi, verimliliği ve gündüz uyku bozukluklarında önemli farklılıklar tespit edildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: HBS’ye depresyon gibi birçok hastalık eşlik eder. Bu komorbid durumların erken tanınması ve tedavisi hastalığın klinik seyri için çok önemlidir.

3. 
Aksiyel Spondiloartrit Hastalarında Sakroiliak Eklemin Sinoviyal ve Ligamentöz Kısımlarına Manyetik Rezonans Görüntüleme/Ultrasonografi Füzyonu Rehberliğinde Kortikosteroid Enjeksiyonu
Magnetic Resonance Imaging/Ultrasound Fusion-Guided Corticosteroid Injection to Synovial and Ligamentous Portion of Sacroiliac Joint in Patients with Axial Spondyloarthritis
Kemal Sarı, Ilknur Aktaş, Feyza Ünlü Özkan, Ahmet Nedim Kahraman, Ahmet Vural, Kenan Akgün
doi: 10.14744/bmj.2022.65882  Sayfalar 71 - 77
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, sakroiliak eklem enjeksiyonlarının rehberliğinde manyetik rezonans görüntüleme/ultrasonografi füzyon sisteminin uygulanabilirliği ile intraartiküler ve periartiküler enjeksiyon yapılan hastaların klinik sonuçlarının retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada, aktif sakroiliit olan 10 hastada manyetik rezonans görüntüleme/ultrasonografi füzyon rehberliğinde yapılmış olan sakroiliak eklem enjeksiyonları retrospektif olarak değerlendirildi. Enjeksiyonlar beş hastada sakroiliak eklemin sinoviyal kısmına, beş hastada ligamentöz kısma yapıldı.
BULGULAR: Enjeksiyonlar tüm hastalarda ağrı tedavisi açısından başarılıydı. Sinoviyal veya ligamentöz enjeksiyon grupları arasında klinik yanıtlarda (enjeksiyon sonrası ikinci hafta ve üçüncü ay) istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Manyetik rezonans görüntüleme/ultrasonografi füzyon yöntemi, sakroiliak eklem enjeksiyon rehberliği için etkili ve güvenilir bir seçenektir. Spondiloartrit hastalarında sakroiliit tedavisinde sinoviyal veya ligamentöz kompartımana yapılan kortikosteroid enjeksiyonlarının etkinliği arasında fark yoktur.

4. 
COVID-19 Pandemisi Sırasında Hastalarda Artan Nöbet Riski: Tek İlaç Rejimi Daha İyi mi?
Increased Seizure Risk Among the Patients During the COVID-19 Pandemic: Is a Single-Drug Regime Better?
Ümmü Serpil Sarı, Figen Tokuçoğlu
doi: 10.14744/bmj.2022.99815  Sayfalar 78 - 82
GİRİŞ ve AMAÇ: Artan stres, anksiyete, depresyon, çoklu antiepileptik ilaç kullanımı ve koronavirüs hastalığı (COVID-19), epilepsili denekler arasında artan nöbet oranı ile ilişkiliydi. Bu nedenle bu çalışmada, COVID-19 pandemisi sırasında epilepsili olgularda sosyal izolasyonun nöbet sıklığını artırıp artırmadığının araştırılması ve altta yatan olası nedenin tanımlanması amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu retrospektif, kesitsel çalışmaya epilepsi tanılı 103 olgu dahil edildi. Altta yatan anksiyete ve depresyonu belirlemek için hastane anksiyete ve depresyon ölçekleri kullanıldı.
BULGULAR: Bu çalışmada 103 olgunun 58'i kadındı ve bunların %51,4'ü fokal epilepsi hastasıydı. Fokal ve jeneralize epilepsi gruplarındaki denekler yaş, cinsiyet, eşlik eden hastalık varlığı ile anksiyete ve depresyon puanları açısından benzerdi. Ancak nöbet oranlarında artış ile başvuran deneklerin anksiyete skorları daha yüksek ve yandaş hastalıkları daha fazlaydı. Ek olarak çoğunluğu çoklu antiepileptik ilaçlar kullanıyordu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çoklu antiepileptik ilaç kullanan epilepsili olgularda, eşlik eden hastalıkları ve anksiyete skorları yüksek olanlarda nöbet hızında artış riski daha fazlaydı.

5. 
Derin Ön Lameller Keratoplasti Sonrası Glokom Gelişen Keratokonus Hastalarında Ön Kamara Parametrelerinin İncelenmesi
Evaluation of Anterior Chamber Parameters in Keratoconus Patients with Post-Deep Anterior Lamellar Keratoplasty Glaucoma
Ümit Çallı, Baran Kandemir
doi: 10.14744/bmj.2022.97659  Sayfalar 83 - 87
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, derin anterior lameller keratoplasti (DALK) sonrası glokom gelişen keratokonus hastalarında ön kamara derinliği ve iridokorneal açının değerlendirilmesi amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 98 keratokonus hastasının 98 gözü dahil edildi. DALK sonrası glokom gelişen ve gelişmeyen olguların, ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası birinci yıl ön kamara derinliği ve iridokorneal açı değerleri karşılaştırıldı.
BULGULAR: Çalışmada, 4 (%4,1) hastada DALK sonrası glokom tespit edildi. DALK sonrası glokom gelişen hastalarda operasyon öncesi ve sonrası ön kamara derinliği sırasıyla 4,24±0,64 ve 3,41±0,44 mm idi. DALK sonrası glokom gelişmeyen hastalarda ise operasyon öncesi ve sonrası ön kamara derinliği sırasıyla 4,12±0,56 ve 3,35±0,53 mm idi. DALK sonrası glokom gelişen hastalarda operasyon öncesi ve sonrası iridokorneal açı sırasıyla 48,65±7,08 ve 48,05±13,14 idi. DALK sonrası glokom gelişmeyen hastalarda ise operasyon öncesi ve sonrası iridokorneal açı sırasıyla 49,48±7,62 ve 47,96±10,32 idi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda DALK sonrası glokom gelişen ve gelişmeyen keratokonus hastalarında operasyon öncesi ve sonrası ön kamara derinliği ve iridokorneal açı değerlerinde anlamlı bir fark tespit edilmedi.

6. 
COVID-19 Enfeksiyonunun İkinci ve Üçüncü Dalga Döneminde Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çalışanlarının Hastalanma Sıklıkları Arasındaki Farklılıklar: Kesitsel Bir Çalışma
The Differences Between the Frequency of Getting Sick of Health Personnel of Samsun Education and Research Hospital During the Second and Third Wave Period of COVID-19: A Cross-Sectional Study
Derya Kılıç Köksal, Vaner Koksal, Göknur Yapar Toros, Yelda Ersözlü Bakırtaş, Ebru Ulaş, Turgay Bozkurt, Şule Özdemir
doi: 10.14744/bmj.2022.69672  Sayfalar 88 - 94
GİRİŞ ve AMAÇ: Koronavirüs hastalığı (COVID-19) pandemisi dünyada ve ülkemizde sebep olduğu iş gücü kaybı ve ölümler nedeniyle tüm dikkatleri üzerine çekmiştir. Halen virüsün neden olduğu enfeksiyonun kontrol altına alınabilmesi için aşı ve ilaç çalışmaları sürmektedir. Pandeminin sonlanmasında uygulanan aşıların etkinliği çok önemlidir. Bu sebeple, bu çalışmada Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi çalışanlarında sonbahar ve ilkbahar mevsimsel piklerindeki COVID-19 hastalığına yakalanma sıklığı araştırıldı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada, Eylül 2020 ile Haziran 2021 tarihleri arasında Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin iş yeri hekimliği birimine başvuran polimeraz zincir reaksiyonu (+) COVID-19 tanısı konulan sağlık çalışanları retrospektif olarak tarandı. Hastaların yaşlarına, cinsiyetlerine, meslek gruplarına, çalıştıkları birimlere ve aşılanma du-rumlarına bakıldı.
BULGULAR: Türkiye’de riskli grupların aşılanmaya başlanması ile Şubat 2021’de sağlık çalışanlarına COVID-19 aşısının ilk dozu uygulandı. Belirlediğimiz tarih aralığında toplam 854 sağlık çalışanı COVID-19 ile enfekte oldu. COVID-19 için henüz aşı uygulanmamış olan 1 Eylül 2020 ile 26 Ocak 2021 tarihleri arasında 659 (%77,2) hasta tespit edildi. 26 Ocak 2021 tarihinden sonra 30 Haziran 2021 tarihine kadar 195 (%22,8) hastane personelinin COVID-19 ile enfekte olduğu saptandı. Takip döneminde 35 kişinin tekrar enfekte olduğu bulundu. COVID-19 aşılamasından sonraki üçüncü COVID-19 dalgasında çok daha az sağlık çalışanının COVID-19 hastalığına yakalandığı rakamsal olarak tespit edildi. Aşılanma öncesi dönemde bir erkek çalışanın vefat ettiği, aşılanma döneminden sonra ise ölüm olmadığı gözlemlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Türkiye geneli ve Samsun ilinde 2021 ilkbahar mevsim pikinin (COVID-19 üçüncü dalgası) 2020 sonbahar mevsimi pikinden (COVID-19 ikinci dalgası) daha agresif bir seyir gösterdiği gözlemlendi. Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi sağlık çalışanlarında ikinci dalgaya kıyasla üçüncü COVID-19 pandemi dalgası sırasında çok daha az personelin COVID-19’a yakalandığı ve aşılamanın COVID-19 enfeksiyonuna yakalanma prevalansını azalttığı gösterildi. Ayrıca COVID-19 enfeksiyonuna yakalanma prevalansının acil serviste en yüksek oranda olduğu gösterildi.

7. 
Pandemi Döneminde Beslenme ve Diyet Polikliniğine Başvuran Fazla Kilolu ve Obez Bireylerin Diyet Kalitelerinin ve Duygusal İştahlarının Belirlenmesi
Determination of the Diet Quality and Emotional Appetite of Overweight and Obese Individuals Who Consult to the Nutrition and Diet Clinic During the Pandemic Period
Deran Dalbudak Sansar, Erkan Deniz Dinçer
doi: 10.14744/bmj.2023.92005  Sayfalar 95 - 104
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, 18-65 yaş aralığındaki fazla kilolu ve obez erişkinlerin diyet kalitelerini ve duygusal iştahlarını belirlemek amacıyla yapıldı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı kesitsel bu çalışmaya, bir devlet hastanesi beslenme ve diyet polikliniğine 2021 yılı mayıs ayı pandemi döneminde başvuran fazla kilolu ve obez olan 80 erişkin katıldı. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından hazırlanan demografik bilgiler, beslenme alışkanlıkları ve 24 saatlik besin tüketim kaydından oluşan bir soru formu ve duygusal iştah anketi kullanıldı. Yaş ortalamaları 45,85±13,59 yıl olan katılımcıların ağırlık ve boy ölçümleri alınarak beden kitle indeksleri hesaplandı.
BULGULAR: Araştırmaya katılan 80 kişinin 51’i (%63,7) kadın, 29’u (%36,3) erkekti. Bireylerin %43,8'inin eğitim düzeyi ilköğretim ve altı idi. Her iki grupta da günlük diyetle enerji, protein, yağ, karbonhidrat, A vitamini, C vitamini, riboflavin, sodyum ve fosfor alımı Türkiye Beslenme Rehberinde önerilen miktarlardan yüksek, potasyum alımı ise düşüktü. Araştırmaya katılan kadın ve erkekler arasında ve kişilerin demografik özelliklerinin olumlu veya olumsuz iştah puanları arasında fark yoktu. Pandemi döneminde iştah durumunda olumlu duygularda farklılık olmazken, olumsuz duygu durumlarında iştahı azalanlarda farklılık gözlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmaya katılan fazla kilolu ve obez bireylerin enerji, karbonhidrat, yağ ve protein tüketimlerinin önerilenden yüksek olduğu görüldü. Çalışmaya alınan bireyler, BKİ değerleri 24,9 kg/m²’den yüksek bireylerden seçildiği için bu sonuç normaldir. Kişilerin demografik özellikleri ile duygusal iştahları arasında anlamlı bir farklılık da bulunamadı. Olumlu duygularda iştahta bir değişiklik olmazken olumsuz duyguların iştahı etkilediği görüldü.

8. 
Kriptojenik İnme Hastalarında Patent Foramen Ovale Yönetimi: Gerçek Yaşam Veri Derlemesi
Patent Foramen Ovale Management in Cryptogenic Stroke Patients: Real-Life Data Collection
Kadriye Güleda Keskin, Işıl Kalyoncu Aslan, Leyla Ramazanoğlu, Ceren Erkalaycı
doi: 10.14744/bmj.2023.37232  Sayfalar 105 - 110
GİRİŞ ve AMAÇ: İskemik inme, son yıllarda tedavisinde olan gelişmelere rağmen ülkemizde ve dünyada halen önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. İnmenin tekrarını önlemede, inme etiyolojisinin belirlenerek uygun tedavinin planlanması esastır. TOAST (Trial of ORG 10172 in Acute Stroke Treatment) sınıflamasında yer alan nedeni saptanamayan (kriptojenik) inmelerin tanımı ve takibi üzerinde durulmalıdır. Patent foramen ovale (PFO) ise kriptojenik inmelerin etiyolojisinin %40-50 gibi büyük bir kısmında rol oynamaktadır. PFO saptanması halinde izlenecek yol ile ilgili yakın zamanda PASCAL çalışması yayımlanmıştır. Bu sayede hastanın klinik özellikleri yanında PFO’nun anatomik özellikleri de hastalarda hangi tedaviye karar verileceği konusunda değerlendirilmektedir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu amaçla, iskemik inme/geçici iskemik atak ile kliniğimize başvuran ve takiplerinde PFO saptanan toplam 42 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların yaşı, sigara kullanımı, hipertansiyon, diabetes mellitus, geçici iskemik atak/iskemik inme öyküsü ve kortikal enfarkt sorgulandı ve “Risk of Paradoxical Embolism (RoPE)” skoru hesaplandı. PFO özellikleri değerlendirildi.
BULGULAR: Hastaların 18’inde PFO kapatma kararı alındığı görüldü. Bu hastalar PASCAL sınıflamasında olası veya muhtemel gruptaydı. PFO kapatma işlemi yapılmayan 11 hastanın dokuzunda antiagregan tedavi ile medikal takip planlanırken ikisine de oral antikoagülan tedavi başlandı. Antikoagülan başlanan hastalarda ritim holter incelemesinde atriyal fibrilasyon saptandı. Hastaların 3-6 aylık kısa dönem takiplerinde her iki tedavi grubunda da yeni bir atak görülmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: İskemik inme ile başvuran hastalarda PFO saptandığında, yakın takip ve kardiyoloji ile koordineli bir çalışmayla elde edilen uzun dönem sonuçlara ihtiyaç duyulmaktadır.

9. 
Metakarp Kırıklarında Açık Redüksiyon ve İnternal Fiksasyon Sonrası Erken Dönem Başlanan Fizik Tedavi ve Ergoterapi Uygulamalarının Günlük Aktivite Düzeylerine Etkilerinin İncelenmesi
Effects of Early Period Physical Therapy and Ergotherapy Applications on Daily Activity Levels After Open Reduction and Internal Fixation in Metacarpal Fractures
Celaleddin Bildik, Barış Yılmaz
doi: 10.14744/bmj.2023.05658  Sayfalar 111 - 116
GİRİŞ ve AMAÇ: Metakarp kırıkları sık görülen kırıklardan biridir. Cerrahi olarak tedavi edilen metakarp kırıklarının postoperatif dönem rehabilitasyonunda primer amaç ilgili bölgenin lökomotor fonksiyonunu, yaralanma öncesi fonksiyonuna en yakın hale getirmektir. Çalışmanın amacı, metakarp kırıklarında plak osteosentez uygulaması sonrası erken dönem başlanan fizik tedavi ve ergoterapi uygulamalarının günlük yaşam aktivite düzeylerine etkilerinin incelenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Metakarp kırığı nedeniyle opere edilen 20 gönüllü birey ile postoperatif rehabilitasyon programına başlandı. İlk aşamada postoperatif aynı gün ağrı kontrolü sağlandıktan sonra hastalara parmak açma kapama, el bileği eklem hareket açıklığı egzersizleriyle başlandı. İkinci aşamada fizik tedavi egzersizleri verildi. Üçüncü aşamada ise ergoterapi programı uygulandı. Kol, Omuz ve El Sorunları Anketi, Milliken Günlük Yaşam Aktivite Değerlendirmesi ve El Kavrama Kuvveti Ölçüm Testi postoperatif erken dönem, fizik tedavi uygulaması sonrası ve ergoterapi uygulaması sonrası olmak üzere her hasta için üçer kez yapıldı.
BULGULAR: Operasyon sonrası, fizik tedavi sonrası ve ergoterapi sonrası yapılan Kol, Omuz ve El Sorunları Anketi sonuçlarının değerlendirilmesinde ergoterapi sonrası skorlar istatistiksel olarak anlamlı farklı (p<0,001) olarak tespit edildi. Çalışmada değerlendirilen Milliken Günlük Yaşam Aktiviteleri Değerlendirmesi ve El Kavrama Kuvveti Ölçüm Testlerinin sonuçlarının karşılaştırılmasında da ergoterapi sonrası skorlar istatistiksel olarak anlamlı farklı (p<0,001) olarak saptandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Cerrahi olarak tedavi edilen metakarp kırıklarının postoperatif 8 ila 16 haftalık süre içinde üç haftalık fizik tedaviye ergoterapi uygulamalarının eklenmesi daha düşük Kol, Omuz ve El Sorunları Anketi skoru, daha iyi Milliken Günlük Yaşam Aktivitesi skoru ile kavrama kuvvetinde daha yüksek etkinliğe sahiptir.

OLGU SUNUMU
10. 
Marchiafava-Bignami Hastalığında Korteks Tutulumu: Olgu Sunumu
Marchiafava-Bignami Disease with Cortical Involvement: A Case Report
Buse Gül Belen, Ceyda Doğan, Mehmet Güney Şenol, Mehmet Fatih Özdağ
doi: 10.14744/bmj.2023.60251  Sayfalar 117 - 120
Marchiafava-Bignami hastalığı genelde kronik alkolizmle ilişkili, korpus kallozumda demiyelinizasyon ve nekroz ile karakterize nadir görülen nörolojik bir hastalıktır. Marchiafava-Bignami hastalığı sıklıkla korpus kallozumun gövdesi, daha sonra genu ve splenium tutulumu ile karakterizedir. Kortikal tutulum nadir olarak görülür ve hastalık prognozu kötü olarak bilinmektedir. Burada, görüntülemelerinde korpus kallozum ve eş zamanlı korteks tutulumu da izlenen ve iyi prognozla seyreden, 30 yıldır kronik alkol kullanımı olan 46 yaşında erkek hasta sunuldu.

LookUs & Online Makale